John Wick 4 ve Evren’e Genel Bakış
2014 yılında hayatımıza giren kurgu karakter, suç dünyasının efsanesi John Wick, tüm dünyada çok ilgi görerek beklenmedik bir gişe hasılatı elde etmişti. Hikâyeyi çoğunuz biliyorsunuz; Aşkı uğruna mesleğini bırakarak emekliye ayrılan başarılı suikastçı John Wick, kaybettiği karısının giderayak gönderdiği son hediyesi olan köpeği Daisy ile hayata tutunmaya çalışır. Bir gün Rus mafyasının şımarık oğlu, benzincide gördüğü John’un arabasını çok beğenerek çalmaya karar verir, eve arabayı almak için geldiğinde John’un köpeğini öldürür. Tabii ki John bütün tövbelerini geri alarak intikamını almak üzere harekete geçer. Köpeği öldüren şımarık Rus Iosef, John’un emekli olabilmek için yaptığı son işte, New York’taki bütün çeteleri ortadan kaldırarak meydanı ve bütün pazarı eline bıraktığı Viggo Tarasov’un oğludur. Karşısına New York’un tüm suçlularını almış olsa da John Wick’in intikamına hiçbir şey engel olamayacaktır.
Aslında oldukça klişe bir konusu olmasına rağmen insanların bu filmi sevmelerinin ve devamında 3 tane daha çekilmesinin en önemli sebeplerinden biri yönetmeni. Daha önce hiç yönetmenlik yapmamış ama mesleği olan dublörlükte deneyimli, aynı zamanda aksiyon koreografı olan Chad Stahelski, Keanu Reeves’in önerisiyle ilk filmi yönetmiş ve sonrası da gelmiş. Stahelski, çağdaş aksiyon filmlerinin hızlı kurgularından ve yakın plan çekimlerinden kaçınarak, ileri düzeyde koreografiye sahip, uzun tek plan çekimlere odaklanmış. Tabii bu durum izleme keyfini arttırarak John Wick’i benzerlerinden ayırmış.
Filmi benzerlerinden ayıran başka bir özelliği de belirli ritüelleri ve kuralları olan farklı bir yeraltı suç dünyasını bize sunması. Tıpkı New York şehrindeki suçları yöneten Tarasov Ailesi gibi, dünya üzerinde pek çok bölgeye yayılmış ve hakimiyeti elinde bulunduran aileler var bu evrende. Ancak bütün bu ailelerin de bağlı olduğu daha büyük bir oluşum var; “High Table” ya da Türkçe adıyla “Yüksek Şura” yani 12 suç lordundan oluşan, kararları “kanun” olan bir konsey. Konseyin lideri ise Fas çöllerinde yaşayan “Elder” adındaki en yüce kişi. Suç örgütlerine dahil olan herkesin kurallara uyduğu sürece hizmet alabildiği, dışarıdan gelebilecek tüm tehlikelere karşı güvende ve korumada olduğu Continental Otel Zinciri de Şura’ya bağlı. Bildiğimiz kadarıyla Şura’nın asla karşı gelinemeyecek iki kuralı var; ilki Continental Otel sınırları içinde “iş” yapılamaz ve kan dökülemez, ikincisi de birisinin kanıyla işaretlediği mührü onurlandırmak gerekir, aksi takdirde cezası aforoz edilme ve ölüm olacaktır.
Mührün onurlandırılması kanunu ikinci filmde hayatımıza giriyor. İkinci filmi biraz hatırlayalım; Birinci filmde bahsedilen, emekliye ayrılmak için başardığı imkânsız görevde John, İtalyan bir yüksek şura üyesinin oğlu Santino’dan yardım alarak O’na kanıyla işaretlediği mührünü vermiştir. Bir akşam Santino John’un kapısını çalar ve mührüne karşılık yardım istediğini söyler. John emekli oldum diyerek önce yardım etmek istemez ama Santino evini yakarak küle çevirince mecbur kalır, zaten mühür kuralı gereği de yardım etmek zorundadır. Görev, Santino’nun kız kardeşi Gianna’yı öldürmektir. İki kardeşin babaları ölmüştür ve baba masadaki yerini kızına bırakmıştır. Santino da ablasını ortadan kaldırarak masaya oturacak ve New York şehrini ele geçirecektir.
John görevini yerine getirir ancak hikâye bitmez. Her ne kadar ölümünü kendisi planlamış olsa da Santino ablasının intikamını almak için John’un başına ödül koymuştur. Peşindeki kiralık katillerden kaçmaya çalışırken yaralanan John, başka bir yer altı örgütü lideri olan eski dostu Bowery King’e sığınır. New York’taki tüm dilencilerin ve sokakta yaşayan evsizlerin dahil olduğu bu istihbarat örgütü, elindeki bilgileri gereken yerlere iletmek için posta güvercinlerini kullanarak, teknolojiden uzak ve güvenilir bir sistem oluşturmuştur. Kimseye boyun eğmeyen Bowery King, Santino’nun New York’un başına geçmesini istemediği için John’a yardım eder. Yaralarını tedavi ettirir ve eline bir silah ile 7 kurşun verir. John’u Santino’nun bulunduğu müzeye yönlendirir. Uzun süren bir kovalamaca ve arbededen sonra Santino John’dan kaçmayı başararak Continental Otel’e sığınır. John da peşinden otele gelir. Otel müdürü, aynı zamanda eski dostu olan Winston’ın uyarılarını dikkate almayarak Santino’yu otel sınırları içinde öldürür. Continental Otel sınırları içinde kan döktüğü için en büyük iki kuraldan birini çiğnemiş olur ve kurallar gereği aforoz edilir. Santino’nun ailesinin başında olduğu İtalyan örgüt Camorra’lar, ödülü yani açık kontrat bedelini iki katına çıkarır. Winston, John’a bir şans vermek için inisiyatif kullanarak açık kontratın başlangıç süresini 1 saat geciktirir. Böylece John’un, peşindeki ödül avcılarından kaçabilmek için bir fırsatı olur. İkinci film, John’un bilinmeyen akıbetine kaçışıyla sona erer.
Üçüncü filme geldiğimizde hikâye kaldığı yerden devam ediyor. Başına 14 milyon dolar ödül konulan John’un çok az vakti kalmıştır. Hayatını kurtarmak için tek şansı Fas çöllerinde yaşayan, Yüksek Şura’nın üzerinde söz sahibi tek kişi olan Elder’e, yani Kadim’e ulaşmak ve O’ndan af dilemektir. Ülkeden sorunsuz çıkabilmesinin tek yolu da kendisini yetiştiren Ruska Roma örgütüdür. Rusça kelime anlamı “Rus Çingeneleri” olan Ruska Roma da Yüksek Şura’ya bağlı örgütlerden biri. Asıl adı Jardani Jovonovich olan Belarus doğumlu John Wick gibi çocukları küçük yaşlarda alıp, bale ve güreş eğitimi vererek yetiştirip örgüt üyesi birer suçlu haline getiriyorlar. John da burada yetişmiş ve sonrasında başka aileler için çalışmak üzere aileden ayrılmış. Ruska Roma’nın başı adını tam olarak bilmediğimiz “Direktor” lakaplı bir kadın. John’u pek hoş karşılamıyor ama inkâr edemediği de bir borcu var. Bu borç John’un elinde getirdiği bir tesbihin ucundaki metal haç ile somutlaşıyor. John tespih ve haçı direktöre verip biletini yakarak son bir iyilik yapmalarını istiyor, bunun karşılığında Ruska Roma ailesinden ayrıldığını ve bir daha geri dönmeyeceğini kabul ediyor. Ateşte ısıtılan hac ile sırtı mühürlenerek bu durum tescilleniyor.
John Fas’a doğru yola çıkarken, Yüksek Şura da Santino’nun ölümünü soruşturması için bir “Hakem” gönderiyor. Hakem önce Continental Otel’e giderek yerleşiyor ve Winston ile konuşuyor. John Wick’e gösterdiği tolerans ve kaçmasına yardımı olan 1 saat süre için Winston’ın görevine son verileceğini ve bir haftalık süresi kaldığını söylüyor. Aynı şekilde Bowery King’e giderek, John’un Santino’yu öldürdüğü silah ve kurşunları temin ettiği için suçlandığını, görevinden alınana kadar 7 günlük süresi kaldığını bildiriyor.
Bu sırada John Fas Continental Oteli’nin yöneticisi eski dostu Sofia’ya ulaşıyor. Aforoz edilmiş olan John’a herkes gibi Sofia da önce yardım etmek istemiyor ancak John’un elinde Sofia’nın kanıyla işaretlediği mührü vardır. Yıllar önce Sofia’nın kızını güvenli bir yere götürerek bu mührü kazanmıştır, şimdi de iyiliğinin karşılığını istemektedir. Sofia John’u, istemeden de olsa Elder’ın yerini bilen eski patronu Berrada’ya götürür. Berrada John’a çölün sınırına kadar yürümesini, ölmek üzere olana kadar devam etmesini eğer Elder isterse kendisini bulacağını söyleyerek yardımcı olur. Ancak yardımı karşılığında Sofia’nın eğitimli köpeklerinden birini almak ister. Burada da bir çatışma çıkar ve Sofia ile John kaçar. John çölde tarif edildiği şekilde Elder’i arar. Sonunda baygın düşmüş bir haldeyken bulunur ve Elder’in karşısına çıkarılır. Karısını hatırlamak için yaşamak istediğini söyler ve Elder hayatını bağışlamak için O’na bir görev verir. John dönüp Winston’ı öldürecek ve hayatının geri kalanında Şura’ya bağlı olarak eskisi gibi çalışacaktır. John teklifi kabul eder, Şura’ya bağlılığını göstermek için yüzüğüyle beraber parmağını keser, yüzüğü Elder’e vererek oradan ayrılır.
Dönüş yolunda kendisini öldürmeye çalışan Zero ile savaşarak Continental Otel’e kadar ulaşan John, otelde Winston ile konuşur. Winston Şura’ya boyun eğmeyecektir. John’dan da aynısını yapmasını ister. Yanlarına gelen Hakem’e, Şura’nın istediklerini yapmayacaklarını söylerler. Hakem Continental Otel’in korumasını kaldırır ve Winston ile John’un hayatının değersiz olduğunu, Şura yetkililerinin gelip onları öldüreceklerini söyleyerek gider. O sırada otelde olan Zero da sınırların kalkmasıyla otel içinde John’u öldürebilecektir. Hem otele gelen Şura’nın silahlı adamları hem de Zero ile John arasında büyük çatışmalar yaşanır. Otel görevlisi Charon ve ekibi de John’a destek verir. Savunmaları başarıya ulaşıp Zero da dahil gelen tüm ekipleri etkisiz hale getirdiklerinde Hakem tarafından müzakereye davet edilirler. Winston eski gücünün geri verilmesini ister, Şura’nın kontrolü altında olmak koşuluyla Otel’i geri alabileceği söylenir ancak John Wick ne olacaktır? Winston bu soruna bir çözüm bulur John’a birkaç el ateş ederek çatıdan düşmesini sağlar. Artık John Wick de sorun olmayacağı için Hakem otelden ayrılır.
Tabii ki John ölmemiştir, Bowery’nin bir adamı O’nu bulup merkeze getirir. Bowery de Şura’ya çok kızgındır, birlikte bir intikam savaşına gireceklerini düşündüren bir finalle üçüncü film sona erer.
Hiç istemediği halde hep birileriyle kavga etmek, çoğunu öldürmek, bol bol yaralanmak, hiç dinlenmeden yiyip içmeden, uyumadan, koşmak, kaçmak, kovalamak zorunda olan John Wick’in üç bölümlük hikayesi böyle. Sona doğru yaklaşırken artık müttefiklerinin de yardımıyla sisteme başkaldıran, Yüksek Şura’nın otoritesine meydan okuyan bir John Wick ile karşılaşıyoruz.
Dördüncü filme geldiğimizde John’un Fas’a geri döndüğünü, önceki bölümde yüzüğünü verdiği yüksek şura lideri Elder’i öldürdüğünü ve yüzüğünü geri aldığını görüyoruz, çünkü Şura John Wick’e verdiği sözü tam olarak tutmamıştır. Tabii Yüksek Masa bu durumu bir isyan olarak kabul ediyor ve John Wick’ten en hızlı şekilde kurtulmak için tedbirler alınıyor. Bu bölümde serinin yeni kötüsü ve güç odağı olan Fransız Marquis de Gramont’la tanışıyoruz. Gramont Şura tarafından tam yetkiyle donatılarak kendisine John Wick dahil olmak üzere yanında yer alan herkesin ortadan kaldırılması talimatı veriliyor.
Markiz önce Winston’ı ve yardımcısı Charon’u huzuruna çağırıyor, John’a yardım ettikleri için cezalarını veriyor. Charon’u oracıkta vuruyor ve sevgili otel görevlimiz rahmetli Lance Reddick tarafından canlandırılan Charon’a gözümüzde bir damla yaşla veda ediyoruz. Markiz Winston’ı öldürmüyor ama otelini havaya uçuruyor, kendisini de aforoz ederek sistem içinde hayatının değerini hiçe indiriyor. Winston’la da işi bittikten sonra Paris’e geçiyor. Burada gözleri görmeyen Caine isimli eski bir suikastçıyı John’u öldürmekle görevlendiriyor. Caine, John’un eski dostu, O’nu öldürmek istemese de kızının hayatıyla tehdit edildiği için çaresiz görevi kabul ediyor.
Bu sırada John, sayısı epeyce azalmış olan arkadaşlarından birine, Osaka Continental Otel’in müdürü Shimazu Koji’ye sığınmak ister. Ancak bu adımı önceden tahmin eden Markiz’in adamları ve Caine de oraya gelir. Otelde çatışmalar olur, Koji John’u kurtarmak için Caine ile savaşırken hayatını kaybeder. John, Caine ile savaşırken sürpriz bir kişi tarafından kurtarılır. Adını bile bilmediğimiz bir suikastçı, ödül parasını yeterli bulmadığı ve miktarın artmasını istediği için John’u kurtarır ve salar. Bu yeni suikastçı kendini bay hiç kimse olarak tanımlayan bir izci veya iz sürücü.
Winston da artık bir kaçak ve intikamcı olarak John’a bu işi bitirmesi için önemli bir tüyo verir; Eski bir Yüksek Şura geleneğine göre, bir masa üyesinin karşısında düello kazanan kişinin Yüksek Şura’ya karşı yükümlülükleri sona ermektedir, böylece John da istediği özgürlüğe kavuşabilecektir. Bu düellonun en önemli şartı davetçinin Şura’ya bağlı bir aileye mensup olması ve aile tarafından referans gösterilmesidir. John da bağlı olduğu ailedeki üyeliğini önceki filmde yaktığı için kendini affettirip aileye geri dönmenin bir yolunu bulmalıdır. Bunun için Ruska Roma ailesinin Berlin’deki merkezine giden Wick yardım ister ancak kaderi orada da yakasını bırakmaz. Ailenin lideri baba Pyotr, Yüksek Şura’nın Almanya temsilcisi olan Killa tarafından öldürülmüştür. Babanın ölmesinden sonra ailenin başına geçen kızı Katia, John’a aileye katılması için bir görev verir. Killa öldürülmeli ve babasının intikamı alınmalıdır. John bu görevi de yerine getirerek aileye geri kabul edilir ve düello için davet hakkı kazanır.
Winston resmi düello talebini Markiz’e iletir. Düello, Sacré-Cœur’da bir sonraki gün doğumunda tabancalarla yapılacaktır. Taraflar zamanında gelmez ise kaybetmiş sayılacaktır. John, Paris’e gelen Bowery King’in kendisine getirdiği 21 mermilik özel bir Pit Viper tabanca ve yeni bir balistik giysi ile düelloya hazır hale gelir. Dostları Winston ve Bowery King ile vedalaşarak buluşma yerine doğru yola çıkar. Tabii ki bu hiç kolay olmayacaktır. Çünkü Markiz John’un düelloya vaktinde gitmesini engellemek için başına konulan ödülü 26 milyon dolara çıkarır. Bay Hiç Kimse ise özel bir pazarlık yaparak alacağı ödülü 40 milyon dolara çıkarmıştır. John, gece boyunca peşindeki tüm suikastçılardan kaçarak en sonunda düelloya sayılı dakikalar kala Sacré-Cœur’a çıkan uzun merdivenlere kadar ulaşır. Merdivenlerde yaşanan bir ton nefes kesici saçma sapan çatışmanın ardından John son saniyede düello yerine ulaşır. Abidik gubidik bir sürü kural ve prosedürün ardından düello tamamlanır, Markiz ölür, John kazanır ve muradına erer. Bununla birlikte Winston ve Bowery de kazanmış sayılır. Tabii adamlar nerede duracaklarını gayet iyi biliyorlar… Ya John Wick bir Alman olsaydı? Şaka bir yana her ne kadar düelloyu kazansa da Wick çok ağır bir şekilde yaralanmıştır, Winston’dan onu evine götürmesini ister. Filmin son sahnesinde Winston ve Bowery King’le birlikte yan yana mezarlarda yatan Helen ve John Wick çiftine veda ederiz.
Toparlamak gerekirse dördüncü film itibariyle John Wick efsanesinin sonuna geliyoruz çünkü adam öldü evet inanılmaz ama gerçek. 4 film boyunca bir süper kahraman gibi binlerce kişinin içinden geçen, yemeyen, içmeyen, uyumayan, hasta olmayan, nefesi dahi kesilmeyen sanki tanrı modu hilesi yapılmışçasına savaşan John Wick bir mermi ile öldü. Bizce Keanu Reeves de artık bu durumdan sıkıldı ve tadında bırakmak istedi. Dedikodulara göre beşinci bir film daha gelecek. Ayrıca başrolünde Ana de Armas’ın oynayacağı John Wick evreninin spin-off yapımı olan bir film geliyor. Filmin adı Ballerina olacak ve Ruska Roma örgütünün hikayesini anlatacak. Son olarak bir de mini dizi bekliyoruz ki o da Winston’un gençliğini ve Continental otelin başına nasıl geçtiğini anlatacak. Her ne kadar John Wick ölmüş olsa da evrenle ilgili birkaç yapım daha izlemeye devam edeceğiz.
Son film oldukça uzun olmuş hatta süresi konusunda baya da eleştiri aldı ortamlarda, biraz daha kısa olabilir miydi? Bizce olabilirdi. Dövüş sahneleri çok uzundu bazen biz izlerken yorulduk desek yalan olmaz. Her ne kadar konu olarak serinin en iyi filmi olmasa da bizce, çekim teknikleri, “Hong Kong Massacre” oyunundan esinlenilen yukarıdan çekim uzun tek planları, ışık kullanımı ve mekân seçimleriyle son derece başarılı bir filmdi. Özellikle sarı ışık kullanımı ve ışığın göz alıcı mekanlarla buluşması dikkate değer hatta takdire şayan. Görkemli Paris sekansları bu filme bambaşka bir atmosfer katmış. Hitler’in Paris’i işgal ettiği zaman çektirdiği meşhur fotoğraftaki mekân Place Du Trocadero ve açının kullanılması da hoş bir gönderme olmuş. John Wick film boyunca 380 kelime etmiş, zaten yarısı da “yeah”dı.
Oyunculuklara gelince, bu filmin kötüsü olan Markiz’i canlandıran Bill Skarsgård müthiş bir iş çıkartmış. Gerek kostümleri gerekse oyunculuğuyla son derece başarılıydı. Stellan Skarsgård gibi dünya sinemasının en önemli oyuncularından birinin oğlu olunca insan, başarı da kaçınılmaz oluyor. Skarsgård ailesinin aslında babasından sonraki tek oyuncu evladı Bill değil ancak başta IT olmak üzere canlandırdığı birçok karakterin altından başarıyla kalkan Bill, kardeşlerine göre daha fazla ön plana çıkıyor. Kör suikastçı Caine karakterine hayat veren Donnie Yen’i en çok IP Man ve Hero’daki rolleriyle tanıyoruz. Her ne kadar görme engelli bir karakter olarak olağan dışı işler başarsa da bu filmdeki rolü de oldukça başarılıydı Yen’in. Hiroyuki Sanada’nın karizması, Rina Sawayama’ın güzelliği ve Scott Adkins’in “Killa” karakterindeki manyaklığından bahsetmiyorum bile. Ancak Lance Reddick’i anmadan da incelemeyi bitirmek istemiyorum. Hem John Wick evreninde hem de rol aldığı diğer yapımlarda son derece sevilen siyahi oyuncu film gösterime girmeden bir hafta önce henüz 60 yaşındayken aramızdan ayrılarak tüm sevenlerini derin bir üzüntüye sevk etti. Filmin açılış sahnesinde rol icabı ölmesi de bizler için son derece acı bir tesadüf oldu. Reddick’i rahmetle anıyoruz. Işıklar içinde uyusun.
169 dakika süresi, nefes kesen sahneleri, yorucu ancak eğlenceli tek plan çekimleri, müzikleri, oyunculukları ve vedalarıyla John Wick 4 incelememiz bu kadar. Bir sonraki film incelememize kadar sinemayla kalın, BiDünyaFilm’den ayrılmayın.