Everything Everywhere All at Once (2022) Detaylı Film İnceleme
Dikkat! Bu yazı, henüz filmi izlemeyenler için spoiler veren bilgiler içerir.
Pek çok kuantum fizikçisinin burun kıvırdığı “Paralel Evrenler Yorumu” günümüz sinema sektöründe çok kullanılan ve izleyicinin de çok dikkatini çeken bir konu. Yaptığımız her seçim sonrasında iki yeni evren oluşması ve hayatımız boyunca sonsuz sayıda paralel evrenin doğumuna sebep olmamız fikri zaten çok cazip. Çünkü başka evrenlerde farklı seçimler yapmış “biz”lerin farklı hayatlar yaşıyor olması akla “acaba o diğer “biz”lerle temas kurabilir miyiz?” sorusunu getiriyor ve gerçek olmasa da bu fikri filmlerde izlemek bile bize keyif veriyor. Başta Jet Li’nin oynadığı 2001 yapımı “The One”, 2013 yapımı Coherence ve Marvel yapımlarından “Spider-Man: Into the Spider-Verse” ve “Doctor Strange in the Multiverse of Madness” gibi yapımları bu tür filmlere örnek verebiliriz.
Kısaca “Daniels” olarak bilinen yönetmenler Daniel Kwan ve Daniel Scheinert, önce çektikleri çılgın müzik videolarıyla dikkatleri üzerlerine topladılar, sonrasında ilk uzun metrajlı absürt-fantastik filmleri “Swiss Army Man” ile sinema dünyasına sansasyonel bir giriş yaptılar. Bu filmi izleyenler ya çok sevdi ya da nefret etti. Kimilerine göre bu tuhaf film, rahatsız edici iğrenç sahneleriyle anlamsız bir hikâye anlatıyordu. Sevenleri içinse intihar etmekten son anda vazgeçen bir adamın, bir cesetle yaptığı yolculuk sırasında hayatla ilgili temel sorulara cevap verirken izleyiciyle birlikte yalnızlık, arkadaşlık ve aşk gibi kavramlara farklı bir bakış açısı kazandıran özgün bir çalışmaydı.
Yönetmenlerin ikinci uzun metrajlı çalışması olan ‘Everything, Everywhere All At Once’, paralel evrenler üzerine bir bilim kurgu gibi görünüyor ancak aslında dağılmakta olan bir ailenin yaşadığı dramı bize yer yer güldürüp yer yer göz yaşları içinde izleten, absürtlükte yönetmenlerin ilk filmini aratmayan bir yapım.
Film, gençliğinde ailesinin itirazlarına rağmen Çin’den Amerika’ya göçerek sevdiği adamla bir aile kuran, yıllar içinde sahip oldukları kızıyla ve işlettikleri sorunlu çamaşırhanenin dertlerine boğulmuş Evelyn’i anlatıyor.
Yıllarca kendisini affetmeyen babası bir sebeple Amerika’ya ziyarete gelmiş, uzun zamandır karısının dikkatini çekemeyen saf ve nazik kocası Waymond artık boşanmaya karar vermiş ancak hala bunu karısına söylemeye fırsat bulamamış, cinsel kimliği hakkında herkese dürüst olmaya kararlı olan kızı Joy, dedesiyle sevgilisini tanıştırmak istiyor ama Evelyn babasının bu durumu kaldıramayacağını düşünüyor. Bir yandan da gelir kaynakları olan çamaşırhane, vergi idaresi tarafından incelemeye alınmış.
İncelenmek üzere hazırlanan evrakları vergi idaresi binasına götürüyorlar. Evelyn burada alternatif bir evrenden gelerek kocasının bedenini kullanan Alfa Waymond ile tanışıyor ve bir anda hazmetmesi çok zor şeyler öğreniyor.
Kısaca, var olan sonsuz evrenlerden birinde Evelyn bir bilim insanı olarak evrenler arası bilinç aktarımının bir yolunu bulmuş ancak bu konuda yaptığı çalışmalar sırasında tüm evrenleri aynı zamanda tecrübe etme yeteneği olan bir varlığın oluşumuna sebep olmuş.
Jobu Tubaci adındaki bu devasa kötü, aslında Evelyn’in kızı Joy’un alternatif versiyonundan başkası değil. Alfa Waymond zaman zaman düz Waymond’un bedenine girip çıkarak Evelyn’e talimatlar veriyor. Büyük kötünün yaşadığı zihinsel doyum onu hiçliğe sürüklemiş ve tüm evrenleri yok edecek simit şeklinde bir kara delik yapmış. Alfa Evelyn çoktan öldüğü için Alfa Waymond binlerce evrende gezerek kötülüğü durdurabilecek Evelyn’i bulmaya çalışıyor. Sıra bizim Evelyn’e gelmiş. Başta itiraz etse de mecburen görevi kabul ediyor Evelyn. Hatta büyük kötüyü kendi kızının bedeninde görünce iş değişiyor ve kızını ondan kurtarmak için çabalamaya başlıyor.
Filmi sonuna kadar anlatmayacağız tabi ancak şu kadarını söyleyelim; hayatı boyunca hiçbir konuda heveslendiği işi sonuna kadar getirememiş, deyim yerindeyse tam bir “looser” olan Evelyn’in oldukça sıra dışı yöntemler kullanarak yaptığı alternatif evren yolculuklarında yeni yetenekler kazanıp düşmanı bu şekilde alt etmeye çalışması, diğer yandan sorun yaşadığı tüm aile bireyleriyle tek tek yüzleşerek bambaşka bir farkındalığa ulaşması görülmeye değer.
Swiss Army Man’dan bahsederken söylediğimiz gibi bu film de yönetmenlerin pek çok izleyiciye tuhaf ve iğrenç gelebilecek fikirlerini cesurca sergilediği ve yine seveni olduğu kadar sevmeyeni de çok olan bir yapım. Bu arada bize sorarsanız kesinlikle telefonla oynarken veya ev işi yaparken izlenebilecek bir film değil çünkü eşine benzerine kolayca rastlamayacağınız, içinde her şeyi barındıran bu film size pek çok duygu hissettirecek, yoracak, kafanızı karıştıracak, son sekansına kadar gözünüzü ayırmadan sizi duygudan duyguya sürükleyecek.
Şimdi biraz da düşük bütçelerine rağmen bu zenginlikteki görselliği elde etmek için yönetmenlerin ve yapım ekibinin yeteneklerini nasıl kullandığına bakalım. Öncelikle senaryo gereği kahramanlarımız birçok farklı zaman ve farklı yerde bulunuyor. Mekân kullanımında harcamaları minimize etmek için California’da buldukları bir ofis-bina kompleksini kullanmışlar. Vergi idaresindeki tüm olaylar, Wonglar’ın evi, Alfa evrenindeki sıçramaları yöneten aracın içini gördüğümüz bütün sahneler bu kompleksin içinde çekilmiş. Böylece yapımcılar kendilerine özel bir film platosu kurmuşlar. Hatta plato haline getirdikleri bu kompleksin içinde yapım tasarım ve sanat ekibi için bir çalışma alanı bile ayırmışlar. Evelyn’in gençliğini ve Waymond ile ilgili verdiği farklı kararlar sonucunda orada yaşadığı tüm alternatif olayların tamamını tek bir küçük sokakta çekmişler.
Çoklu evrenleri görselleştirirken her biri için farklı renk paletleri, farklı kamera, lens ve farklı çerçeve genişlikleri kullanarak izleyicilerin hangi evrende veya hangi zamanda olduklarını anlamalarını istemişler.
Görsel efektlere gelince, böyle bir film için görsel efekt kullanmak bir zorunluluk ancak hepsini CGI ile yapacak bütçe olmadığından buna da kendi çözümlerini bulmuşlar. Örneğin, aşçının kafasındaki rakunu ve sosis elleri CGI kullanılmadan tasarlayarak somutlaştırmışlar.
Dövüş sahnelerinin çoğunda oyuncular dublör kullanmamışlar. Aksiyonların koreografisi için tecrübeli bir YouTuber ekibinden destek almışlar. Uçma, atlama ve zıplama sahneleri için çelik halatlar kullanmışlar sadece çok gerekli ve kaçınılmaz durumlarda CGI’a başvurmuşlar. Böylece yüksek maliyetli benzerlerine kafa tutan bir bilim kurgu filmi ortaya çıkmış.
Filmin senaryo, sinematografi ve yönetmenlik başarılarının yanı sıra öne çıkan en dikkat çekici kısmı oyuncular ve oyunculuklar olmuş. Çok iyi bir kast ekibi ile çalışılmış ve oyuncular da gerek diyaloglarda gerekse aksiyon sahnelerinde rollerinin hakkını tam anlamıyla vermişler. Hiçbiri sırıtmamış ve daha önce bahsettiğimiz gibi dublör kullanmadan zorlu sahnelerin hakkından başarıyla gelmişler. 20 yıl önce “Kaplan ve Ejderha” filmiyle gönülleri fetheden Michelle Yeoh, bu filmdeki rol için biçilmiş kaftan. Bizce böyle soluksuz aksiyon ve dövüş sahneleriyle dolu bir filmdeki bu rolün hakkından başka bir kadın oyuncu gelemezdi.
Yönetmenlerin ifadesine göre filmin kalbi Waymod karakterini canlandıran aktör Ke Huy Quan, ilk bakışta hepimize çok tanıdık geliyor. Belki siz de bir bakışta onu ünlü aktör Jackie Chan’a benzetmiş olabilirsiniz ancak yanılıyorsunuz, O’nu asıl hatırladığımız film 1984 yapımı “Indiana Jones: Lanetli Tapınak”. Tabi bu notumuz yaşı yetenlere. Joy karakterini canlandıran 1990 doğumlu Çin asıllı Amerikan oyuncu Stephanie Hsu da deneyimli rol arkadaşlarına mükemmel uyum sağlamış. Filmin en tecrübeli oyuncusu Jamie Lee Curtis de kariyerine göre küçük olsa da önemli ve kilit bir rolü canlandırıyor.
Filmin gişedeki başarısını pandemi sonrasında sinemaya hasret kalan izleyicinin ilgisi ya da Amerika’da yaşayan Çin asıllı Amerikalıların tercihi gibi sebeplere bağlayan görüşler var. Ancak tek ölçüt gişe başarısı değil, uluslararası sinema takip ve kritik platformlarında filmin aldığı yüksek puanlar ve eleştirmenlerin olumlu yorumları da filmin başarısını destekleyen unsurlar. Sevip sevmeyeceğiniz konusunda bir garanti veremeyiz ama filmin son yıllarda yapılan en dikkat çekici, farklı ve yenilikçi prodüksiyon olduğu su götürmez bir gerçek. Bizce filme siz de bir şans vermelisiniz.